Sessizlik içinde kendini dinlemeye çalışmak, her zaman mümkün olmaz. Sakin ve sessiz olması gereken zihninizdir çünkü. Dışarıya odaklanır da kendimize ses vermezsek, kendimizi dinleyemeyiz. Bazen nefese odaklanmak gerçekten iyi bir yoldur ve iç sesiniz hemen kalbinizden yükselir, sade, yumuşak bir dille konuşur sizinle kalbiniz. Bu ses yargılayıcı değildir ve asla size sert eleştiriler yöneltmez. Bazen uzun bir sessizlik gerekirken bazen, kısa sürede sakinleşirsiniz. Kendinizle iletişime geçtiğinizde düşünce havuzunuzda yüzerken bulabilirsiniz kendinizi. Düşüncelerini bir kağıda yazmayı deneyebilirsiniz, yetişebilirseniz tabi. İçinizde beliren duyguların ise içine girmeniz şart değildir. Yalnızca orada olduklarını bilin ve onların yakınlarında dolaşın.
Duygular size biraz daha karmaşık gelebilir. Bazen duyguların vücutla bağlantısı fiziksel olarak belli bir bölgede hissedilirken, kimi zaman duygularınızla ilgili hissettiğiniz yoğunluk tüm vücuda yayılmış durumdadır. Aslında duyguyu hissettiğiniz bölgeyi tespit edip sonra oradaki duygunun çok da içine girmeden, duygu size ait değilmişçesine karşınıza alıp oturtup ona sorabilirsiniz. Ona usulca sorun, benden istediğin, beklediğin nedir? Hangi parçamı duymamı istiyorsun? Bana söylemek istediğin nedir? Bu soruları sorduktan sonra artık içinizden cevabın yükselmesini bekleyin. Size anlatmak istediğine odaklanın, mantık, aramadan, bildik kelimeler duymaya çalışmadan, kalbinizin sesini dinlemeye başlayın, size söylemek istediklerini dinleyin sessizce, yargılamadan, kızmadan, sözünü kesmeden, kalbinizi odağınızda tutarak. Tıpkı aldığınız nefesi verirken, nefesinizin içinizdeki sessiz yükselişi gibi gelecektir kalbinizin sesi.
İçsel yolculuğunuzda duyduğunuz, algıladığınız her şey sizinle ilgilidir ve size bir şeyler anlatmaya çalışır. Sessizlikte, kalbinizde yükselenlere ilginizi verin fakat müdahale etmeyin, yani sadece müdahil olun, bırakın aksın içinizden bilgiler. Siz sadece orada tanık olun olup bitene, durumun içine girmeyin ve ya bu duruma engel olmaya çalışmayın. Size söylenenleri tarafsız dinleyin ve aklınızın süzgecinden geçirmeyin. Değerlendirme aşaması belki önce duyumsadıklarınızı özümsemekle başlayabilir. İçinizin size söyledikleri tam olarak nedir? Nelere dikkatiniz çekiliyor. Görmeyi reddettiğiniz, duymaya direndiğiniz sizin hangi gerçeğiniz olabilir. Size anlatılmak istenen nedir ve hayatınızın neresindesiniz? İç sesinizle, yürümek istediğiniz yola uygun bir iş birliği içinde misiniz? İnsanlar ve olaylarla gereğinden fazla mı meşgulsünüz? Uzun zamandır kendinize kulak vermediniz mi? Son zamanlarda kendinizi değerlendirirken gereğinden fazla mı sert oldunuz? Bunların bir kaçını bile görüp kabul etmeye başlamak, iyi bir başlangıç olabilir. Kendinizle iletişim kurmayı denemek çok önemlidir ve başarı beklentisi olmadan başlamanız tavsiye edilir, her deneyim size fazlasıyla bir şeyler verir. Kendinizle iletişim yolculuğunuzda, yolunuz açık olsun.