Kimse bile bile kaçmaz içindekilerden. Kaçtığımız belki de bir türlü teslim alamadığımız gücümüz yani gerçek biz. Kendi gücümüze sahip olmayı erteledikçe başımıza gelenler aslında yine kendimize yaşattığımız senaryolardan ibaret. Artık var olduklarını kabul edip; görelim orada olanları. Kendisi olmaktan kaçan her insan gibi uyumaya devam etmek rüyayı uzatıyor, belki de kabusumuzu. Neden korkuyoruz? Kendimizden? Karışıklık ve zihin gürültüleri eşliğinde kaybolarak derin bir uykuya dalıyoruz. Zaman zaman bizi uyandırmak için gelen olaylar ya da insanlar oluyor, onlara kızıp sinirlenip; ya da açıkçası onlarla oyalanıp, uykumuza geri dönüyoruz ya da belki hiç ara vermiyoruz. Kendimiz olmaktan, kendi gücümüzü ele alarak, olaylardan etkilenen değil, artık olayları yaratan/oluşturan insan olmaktan neden bu kadar korkuyoruz? Belki sorumluluk almak zorunda kalmaktan, belki de o zaman hayatımızda olan olmayan ne varsa hepsinin bizim sayemizde olduğunu kabul etmek durumunda kalacağımızdan. Eğer sorumluluk almayı başarırsak; alamadığımız her sorumluluğun, kabul etmediğimiz her ol ’anın endişesi, kızgınlığı ve korkusu, birden bizim hatamıza, yanlışımıza, eksiğimize dönüşecek. Varsın böyle olsun, bir kere kabul edin ve özgürleşin ondan. Bir kerecik gerçek siz olmayanı öldürün. Başka türlü nasıl değişecek hayatınız? Nasıl daha güzel hale gelecek her bir yarınınız?
Bizim, kendimizi tüm korkularımız, endişelerimiz ve tüm sorumsuzluklarımızla en azından bir kerecik kabul etmemizin zamanı geldi. Kendimizden kaçarken, karşımızda gördüğümüz ve cımbızlarla çektiğimiz hata ve kusurların aslında bizde olduğunu anlamamızın zamanı geldi. Bazen dışardan içeri de iyileşebiliriz evet, ama en etkili ve hızlı gelişmeler/iyileşmeler içerden dışarıya olmuyor mu? Zaten dışarıda gördüğünüz her şey, aslında içinizde, kabul etmeseniz de. İçinizde var olanları önce görün, sonra var olduklarını kabul edin ve salıverin hayatınızdan, içinizden. Nasıl bir yöntem kullanmayı tercih edersiniz o size kalmış ama artık pozitif denilen ya da denilmeyen tüm bilimler sınırsız yöntemlerle size internetten, televizyondan, kitaplardan ya da bir tanıdığınızdan sesleniyor. Duyamıyorsanız, dikkatle dinlemeye başlayın. Size uygun olanı hemen duyun ve bir adım atın, artık eyleme geçin. Düşünce, söz, eylem üçlüsünü artık bir arada kullanın, değişim, gelişim ve yeni oluşum için. Her gün ufak bir yeni adım ve işte sonunda beklediğiniz, istediğiniz hayatınız. Bu kadar basit mi, belki de bundan daha kolay? Henüz denemediniz ki, bilemezsiniz…
Funda K. Bilgin